• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.90)
kış uykusu - nuri bilge ceylan
aydın (bilginer) emekli bir oyuncudur; aktörlüğü bıraktıktan sonra orta anadolu'da kendi halinde küçük bir otelde çalışarak günlerini geçirir. hayatında ise iki kadın vardır: kendisine her anlamda uzak ve soğuk olan genç karısı nihal (sözen) ve boşanmış olan kız kardeşi necla (akbağ). kışın bastırması ve kar yağışının artması bu küçük taşrada en çok aydın'ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder.


  1. kış uykusu, orhan pamuk romanı gibi üzerinde oldukça düşünülmüş, her ayrıntı yerli yerinde kullanılmış bir titiz çalışma ürünü. aydın karakteri büyükşehirden taşraya gelmiş, fildişi kule diye tabir edilen yarım aydınlara özgü dünyasında hem en yakınlarını hem de diğer insanları acımasızca eleştiren, yerel bir gazetede yazdığı köşe yazılarıyla kendini çok önemli gören, köyün birinden gelen bir genç kızın hayranlığını bildiren bir mektup erkeklik gururunu okşayan, mektubu genç ve güzel karısı nihal'in gözüne soka soka oluyarak ne kadar önemli bir köşe yazarı olduğunu göstermeye (biraz da nihal'i kıskandırmaya) çalışan, gerçeklere sırt dönmüş, körler ülkesinde şaşının krallığını yaşayan bir adam.

    filmin insanı oldukça etkileyen iki sahnesi var: ilkinde imam hamdi aydın'dan af dilemek, küçük çocuğun kırdığı camın parasıyla ilgili görüşmek için gelir ve bir odaya alınır. aydın odaya girerken hamdi'nin çamurlu ayakkabılarına bakar, yüzünü buruşturur ve ayağıyla onları iter.
    ikinci sahnede ise imam hamdi bütün iyi niyetiyle yeğeni küçük ilyas'ı aydın'dan özür dilemeye getirir. aydın, insanın kanını donduran ve film boyunca sürekli tekrarkanan iğrenç gülüşüyle çocuğa elini uzatır. karda kışta onca yolu yürüyerek gelen, babası aydın'ın haciz için gönderdiği adamlar tarafından gözünün önünde dövülmüş olan ilyas fenalaşır ve bayılır. ilyas'ın yere düştüğü anda çıkan ses insanı sarsar.

    filmin başlarında dikkati çeken ilk ayrıntı aydın'ın otelinin adının "othello" oluşu. shakespeare'in "othello" adlı trajedisine gönderme yapılmış. bu oyunda othello güzeller güzeli karısını kıskanmaktadır. bu kıskançlık karısını öldürmesine sebep olur. aydın da kendisinden oldukça genç olan karısı nihal'i öğretmenden kıskanmaktadır.

    aydın, karısı nihal ve kızkardeşi necla aynı evde birbirinden habersiz ve birbirine yabancı yaşar. bu üç kişinin film boyunca ikili konuşmaları iki tarafın da birbirinden nefretiyle sonuçlanır. ilk olarak nihal ve necla ikisinin de üzülmesine neden olan bir konuşma yapar.
    aydın ve kızkardeşi necla'nın aydın'ın çalışma odasında birbirini acımasızca eleştirdikleri sahne filmin özeti gibi. bu konuşmada eleştirinin dozu öyle bir kaçar ki her ikisi de kaçtıları gerçeklerle, gerçek hisleriyle yüz yüze gelirler. adeta kelimelerden silahlarla birbirine saldırılar ve ikisi de bu savaştan yara bere içinde çıkar. necla, aydın'ın yerel gazetede yazdığı köşe yazılarını beğenmediğini itiraf eder. "keşke benim de kendimi kandırma eşiğim seninki kadar düşük olsa" der. aydın da onu hiçbir şey yapmamakla, tembellikle suçlar. sahne herkesin kendi gerçeğini sorgulamasını da sağlıyor. sanırım kimse karşılaştığı şeyden hoşnut olmuyor.

    aydın, nihal ve necla. üçünün de birbirleriyle iletişim sorunu var. necla başına gelenlerin suçlusu olarak kendini görüyor. nihal mutsuzluğunun suçunu aydın'a yüklüyor. aydın "benim suçum ne?" diye ortalarda dolanıyor.


    filmin sonuna doğru aydın ve nihal birbirlerine gerçek duygularını açıklıyor. aydın'ın nihal'e "ne bakımdan suçlu olduğumu söyleyebilir misin? ben sana ne yaptım?" diye sorması üzerine nihal: "sen çekilmez bir adamsın. bencilsin, kincisin, alaycısın. işte asıl suçun bu!" der ve uzun uzun aydın hakkındaki düşüncelerini anlatır. onun herkesten nefret ettiğini, herkesi aşağıladığını söyledikten sonra "yalnız bir kez olsun durumunu gerçekten güçleştirebilecek bir davayı savunduğunu, kendine bir fayda sağlamayacak duygular beslediğini görebilmeyi ne çok isterdim!" der.

    nihal'in sözlerinden sonra aydın'ın yavaş yavaş samimi duygular dile getirmeye başladığı görülür. aydın'ın şu sözleri film boyunca sergilediği katı tavrının giderek yumuşadığına işarettir. nihal'e der ki: "sen bilmezsin ama çocukluğunu benim gibi elektriği bile olmayan bir köyde geçirmiş olanlar, öyle küçük, sıcak, rahat bir odada benim kötü bir insan olduğumu yüzüme haykıran karımın aslında onu söyleyen sesiyle bile bana ne büyük bir mutluluk, büyük bir zevk tattırdığını çok iyi anlarlar."

    istanbul'a gideceğini söyleyen aydın evden ayrılır ama gidemez. arkadaşının çiftlik evinde arkadaşının söylediği şu sözler onun değişmesi gerektiğini, yanlış yolda olduğunu anlamasına yardımcı olur: "madem ne yaparsan yap değiştiremeyeceğin bazı şeyler var, biraz esnek olacaksın. insanları yadırgama,bazı şeyleri olduğu gibi kabul et."

    filmin sonunda aydın biraz da olsa hatalarının farkına varır. eve döner. aydın'ın bilgisayar ekranına yazdığı "türk tiyatrosunun tarihi" başlığı artık bildiği konularda yazmaya başladığını, bu da değişmek istemesindeki samimiyetini gösteriyor.

    film biterken aydın'ın dilinden nihal'e hitaben dökülen sözler bir anlamda aydın'ın kendisiyle ilgili aydınlanma sürecine girdiğine ve onun zayıflıklarını kabul ettiğine işaret etmektedir:

    "senden başka yakınım yok. seni her dakika, her şeyinle özlüyorum. ama gururum elvermediği için hiçbir zaman söyleyemiyorum."